ANASAYFA FELSEFE ANTOLOJİ YAZILAR LİNKLER İLETİŞİM
 
 
Anasayfa »
 Felsefe Okumaları
 
  Rönesans ve Realpolitik
  Machiavelli - Manipülasyon Aracı Olarak Siyaset
   


Niccolo Machiavelli (1469-1527) Rönesans'ın sonunda İtalya'da yaşadı. Principe ve Discorsi sopra la prima deca di Tito Livio {"Söyleşiler") çalışmalarında Machiavelli siyasî liderlerin niçin yükselip düştüklerini ve iktidarda kalma­nın en iyi yolunu ele alır. Hükümdar'da mutlak monarşiyi ve Söyleşilerde cumhuriyeti savunmuştur. Fakat iki çalışma da bir reel politikçi hükümet görüşünü ifade eder: Siyasî sonuçların hesabı sorulur.

16. ve 17. yüzyıllarda, kralın bir mutlak hükümdar olana kadar iktidar tabanını yayma eğilimi vardı. Bu dönemde kral ve vatandaşlar arasında karşılıklı bir destek vardı. Ulusun kralının, vatandaşları ve serbest sermayeyi tahkim ettiği­ni söylemek muhtemelen serbest sermayenin vatandaşlar üzerinden ulusun kralını tahkim ettiğini söylemek kadar doğru olur. Bunun böyle olduğunu varsayarsak, 17. yy. mutlakıyetçiliği ve erken kapitalizm ile yeni ortaya çıkan öz­gür vatandaşlıkla birlikte feodal toplum paramparça olmuş olur. Lakin bu bir hayli uzun bir süreçti ve her yerde aynı oranda gerçekleşmedi. Feodal bir ekonomiden kapitalizme geçiş ani değil, tedriciydi. Burada birkaç noktayı vurgula­makla yetineceğiz.

Orta Çağ'da objektif bir doğal hukukun iyi ve doğrunun normunu belirlediği büyük ölçüde muhakkak kabul ediliyordu ve bu, kral ya da imparatorlar için de geçerliydi. İktidar gösterilerinin sınırları vardı. Ve toplum insan ihtiyaçlarını tatmin etmek için karşılıklı ödevleri olan büyük bir cemiyet olarak görülüyordu. Farklı mülklerin olduğu ve bazı insanların fakir bazılarınınsa zengin olduğu doğrudur. Fakat toplum genellikle karşılıklı sözleşmeye dayanan bir cemiyet olarak görülürdü ve egemen olan toplumdu, devletin başı değil, insanın ahlakî ve dini bir mahluk olduğu kabul ediliyordu. Nihai olarak devletin görevi ahlakiydi. Kilise ve devlet kendi alanlarıyla ilgili olacaklardı.

Kabaca Rönesans'ın sonunda merkezî devlet iktidarının güçlendiği dönemle eş zamanlı olarak insanoğlunun tıpkı şehir-devletten imparatorluğa geçişte olduğu gibi tekrar bireyselleştiğini söyleyebiliriz: Cemiyet değil lakin bireydi başlama noktası. Ve birey genellikle benlikçi olarak anlaşılıyordu. İç çatışmayı önlemek için sınırsız iktidarla güçlü bir hükümdara ihtiyaç vardı. Başka bir ifadeyle, yalıtılmış bireyler ve devletin mutlak gücü arasında bir ayrım yapıyoruz. Fakat Rönesans'ın sonunda induvidualizm (bireycilik) sıklıkla biyolojik ve materyalist bir biçimde temelleniyordu (Hobbes) ve devletin mutlak iktidarı, kozmopolit bir imparatorluğun değil, bir ulusa] devletin mutlak hükümdarının ellerinde bulunuyordu.

Machiavelli bir İtalyan'dı, ispanya, Fransa ve İngiltere'nin aksine İtalya birbiriyle sürekli çatışma halindeki pek çok küçük eyalete bölünmüştü. Milano, Venedik, Napoli, Floransa ve Venedik eyaleti birbirine ve yabancı devletlere karşı entrikalar çeviriyordu. Papa, bu oyunda bir İtalyan yerel kralı işlevini görüyordu. Ve toplumsal yaşamı birçok şekilde dizginlenemeyen egoizm (bencil­lik) belirliyordu. İstikrarlı bir devlet yaratmak Machiavelli'nin amacı oldu.

Machiavelli, Orta Çağ'dan erken modern zamanlara geçiş sırasında yaşadı. Onun bir vatandaş olma anlayışı Orta Çağ'daki belirli bakış açılarıyla yakından bağlantılıydı: Onur ve şan temeldi. Metodu, zamanın hümanist yaklaşımıyla uyum içindeydi: Halihazırdaki meseleleri izah etmek için tarihi örnekleri kullanmak. Bu sekülerleşmiş düşünme biçimi 17. ve 18. yüzyıllardaki entellektüel ya­şamın unsurlarıyla bir ilişkiyi gösteriyordu.

Machiavelli'nin siyaset teorisi bir hükümet mekaniği öğretişidir. Yüzeysel olarak, bu mutlak hükümdarlar için bir diplomatik "oyun teorisidir". Bu teori İtalya'daki küçük eyaletlerin arasındaki siyasî mücadeleye anında uygulanabilirdi; aynı zamanda, Machiavelli’nin siyaset teorisi, Rönesans'a has olan ve onu antik Yunan ve Orta Çağ siyaset teorilerinden ayıran özellikler de barındırır. Machiavelli'nin bir önkabulü insanın bencil oluşudur. İnsanın eşya ve iktidar hırsının sınırı yoktur. Kaynaklar kısıtlı olduğundan çatışma çıkmaktadır. Devlet diğerlerinin saldırısına karşı bireyin korunma ihtiyacı üzerine bina olmuştur. Kanun uygulanmazsa anarşi çıkar. Şu halde halkın güvenliğini sağlamak üzere güçlü bir hükümdara ihtiyaç vardır. Machiavelli bunu insanın özüne ilişkin felsefî bir analize girişmeden muhakkak kabul eder. Öyleyse bir hükümdar insa­noğlunu kötü kabul etmelidir. Bir hükümdar devleti ve böylece halkın yaşamı ve mülkünü korumak için sert ve iyiliğe inanmayan (kinik-köpeksi) biri olmalıdır.

İnsanların daima bencil olmasına rağmen yozlaşmanın çeşitli dereceleri vardır. Machiavelli iyi ve kötü devletler ile iyi ve kötü vatandaşlar konularıyla uğraşır. İyi bir toplum ve iyi vatandaşları mümkün kılan kusursuz koşullarla ilgilenmektedir. İyi devletler farklı bencil çıkarlar arasında bir denge tutturabilen ve bu yüzden istikrarlı olan devletlerdir. Kötü devletler, bencil çıkarların açık bir çatışma halinde olduğu devletlerdir. İyi vatandaş ise vatansever ve mücadeleci olandır. Farklı bir ifadeyle, iyi devlet istikrarlı devlettir. Siyasette son, antik Yunan ve Orta Çağ'da olduğu gibi iyi yaşam değil, iktidarı kazanıp, elinde ve böylece istikrarı sağlamaktır. Başka her şey, ahlak ve din de dahil olmak üzere, araçtır.

Machiavelli, iktidarı ele geçirmeye çalışanlar ile zaten elinde bulunduranlar arasında bir ayrım yapar. Hükümdar kitabı ile Söyleşiler kitabı arasındaki fark, bir dereceye kadar, istikrarlı bir devlet yaratmak ve iktidarı elde tutabilmek ayrımının bir ifadesidir. Machiavelli antik Roma Cumhuriyeti ve zamanının İsviç­re'sinin istikrarlı ve görece yozlaşmamış toplumların örnekleri olduğunu düşünüyordu. Burada halkın büyük ölçüde kendi kendini idare edebileceğini düşü­nüyordu. Bir zorbaya gerek yoktu. Fakat İtalya'da, zamanında, görev bir devlet yaratmaktı. Burada güçlü ve acımasız bir hükümdara ihtiyaç vardı. Machiavelli muhtemelen bir liderin yozlaşmış bir toplumda iktidarı nasıl ele geçirebileceğine ilişkin teorileriyle bilinir en çok. Machiavelli'nin iktidar problemlerine olan ilgisi öyleyse ne gayrı, ahlakî (immoral) ne de ahlak dışıdır (amoral); amaç karmaşıklığı önlemek olduğu müddetçe ahlakîdir. Amaç iyi devlettir ya da, daha açık biçimde, mümkün olan en iyi devlettir insanın doğası dahilinde (Machiavelli'ye göre).

Machiavelli böyle bir amacı güden siyasetçinin neredeyse devleti kuracağı­nı düşünür: Kanun yaparak ve uygulayarak hükümdar siyasî düzeni tesis eder. Yine Orta Çağ ve Yunan antikitesiyle tezadı görüyoruz. Machiavelli'ye göre var olan hukuk ve ahlak mutlak ve evrensel değildir, bir hükümdarca kurulmuştur. Bu ulusal devletin hükümdarı tarafından kuruluşun teorisidir. L'etat, c'est moi; "Devlet benim!" (Louis XIV).

Hukuk ve ahlak hükümdar tarafından kurulduğuna göre hükümdarın kendi­si bunların üzerindedir. Yargılanabileceği hiçbir yasal ya da ahlakî standart yoktur. Tebaası sadece mutlak itaat gösterebilir hükümdarlarına; zira doğrunun ve ahlakın tanımını yapan hükümdardır. Fakat eğer kullardan birisi iktida­rı ele geçirmeyi başarırsa, azledilen hükümdar da dahil olmak üzere herkes ona itaat etmelidir.

Machiavelli çifte standart uygulamakla suçlanmıştır: Hükümdar halka ahlak ve erdem aşılayacak, fakat kendisi sadece iktidarı elde etmekle meşgul olacak­tır. Öyleyse kamu ahlakı ve özel ahlak arasında bir ayrım vardır. Tebaa birine sahiptir hükümdar ise diğerine. Fakat, aslında, Machiavelli'nin varsayımlarına göre bir çifte standart yoktur. Sadece bir ahlak vardır, hükümdarın iradesi. Hükümdar istikrarlı bir devlet yaratmak, iktidarı elde etmek ve elde tutmak ister. Ve Machiavelli'nin düşüncesinde üstü örtük bir biçimde belirtilir ki bu vatandaşları karşılıklı saldırıdan korumanın yegane yoludur. İnsanoğlunun aslında bencil olduğu ve ahlakın hükümdarın iradesinden başka bir şey olmadığı kabul edildiğinde çifte standart suçlamaları ortadan kalkmış olur. Diğer taraftan, özel ahlak ve kamu ahlakı arasındaki ayrımın belirli bir siyasî realizmi gösterdiği söylenebilir: Siyasetin hakikatte nasıl işlediğini anlamak için siyasetin sıklıkla özel yaşamda kullanılanlardan farklı kategoriler kullandığından haberdar olmamız gerek. Özel yaşamda "cinayet" denilen şeye siyasette "düşmanı büyük kayba uğratmak" denilebiliyor. Siyasetin kendi kategorileri, ahlakı kendi "raison d'etaf sı (varlık sebebi) vardır. Başka bir ifadeyle, sıradan savaş durumunda ci­nayetten söz etmek elli birde şah mattan bahsetmek kadar uygunsuzdur; bu, iki farklı oyunu birbirine karıştırmak olur. Bu görüşü eleştirebiliriz, ancak Machi­avelli işlerin böyle yürüdüğünü gösterirken büyük ölçüde haklıdır.

Fetholunan bir halkın, hükümdarın toplumu yeniden düzenleme girişiminden önce, ahlakî tutumları ve kanaatleri vardır. Bu anlamıyla ahlakın hükümdar için normatif bir anlamı yoktur. Hükümdar, bununla birlikte, dikkate alması gereken faktörlerden biri olarak var olan ahlakı göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca hü­kümdarın halk üzerinde etkin olmasına çalıştığı ahlakın normatif bir anlamı yoktur onun için; bu da bir siyasî strateji aracıdır. Fakat hükümdarın kendi siyasî davranışının nihai bir ahlakî özü vardır: Toplumda istikrarı muhafaza etmek.

Şu halde Machiavelli'nin, hem bir halkın miras olarak edinmesi hem de hü­kümdarın halk için tesis etmesi suretiyle ortaya çıkan ahlakı, hükümdarın amacının istikrarlı bir devleti vücuda getirmek olduğu stratejik bir açıdan görüyor olması anlamında, siyasete nazaran ikincil bir konuma yerleştirdiğini söyleyebiliriz. Öyleyse vatandaşların ahlakı anlamında özel ahlak hükümdarın temel amacının devletin temel amacıyla eş olması anlamında kamu ahlakına göre ikincil değerdedir. Burada şunu vurgulamaya değer ki Machiavelli ve Orta Çağ teorisyenlerinin farklı ilgileri vardı. Orta Çağ'da siyaset teorisi öncelikli olarak kişinin nasıl gerçekleştirmesi gerektiğini her zaman açıklamaya çalışmaksızın ideal amaçlara yoğunlaşmıştı. Machiavelli, diğer taraftan, araçlarla ilgilidir. Burada ve şimdi siyasetin nasıl yürüdüğüyle ilgileniyordu. Machiavelli muhabirvari, görgül bir tanımlamayla zamanında siyasetin nasıl işlediğini aktarır. Kati surette, ahlak ve siyaset arasında- peşine düşmeye değer amaçlar ve kendi içlerinde ne iyi, ne de kötü olan fakat sadece fazla ya da eksik bu amaçların gerçekleşmesinde etkili olan siyasî araçlar arasında- bir ayrım yapar ve siyasî araçları iyi ya da arzu edilebilir olduklarına bakmaksızın siyasette kullanıldık­ları haliyle tanımlamaya çalışır.

Amaçlar ve araçlar arasındaki keskin ayrım, görece yeni olan bir şeydir. Ço­ğu Yunan filozofu ve Hıristiyan ilahiyatçısı hırsızlık ve cinayet gibi belirli eylemlerin (araç) arzu edilir sonuçlara vesile olup olmadıklarına bakılmaksızın hatalı olduklarını tartışmadan kabul ediyorlardı. Amaçlar ve araçlar arasındaki bu keskin ayrımdan hareketle Machiavelli amacın aracı meşrulaştırdığını iddia ede­bilir: Romulus'un biraderi Remus'u öldürmesi doğru ve iyiydi; çünkü bu, evren­sel bir iyiye vesile oldu.

Dinin, Machiavelli'nin düşüncesinde düşük bir konumu olduğu kesindir. Tüm çıkarlar ve amaçlar dünyevîdir. Dinin payına düşen tek rol, grupta bir bir­lik tesis etmektir. Öyleyse Machiavelli dindar olmanın insanların hayrına olduğunu düşünebilir. Ve hükümdar eğer bu sayede bir şeyi başaracaksa dindar ol­duğu izlenimi verebilir.

Machiavelli çoğunlukla saf bir siyaset oyunuyla ilgilenmektedir. İktidarı uy­gulamak için gerekli olan ekonomik koşulları sınırlı ölçüde anlamaktadır. Ayrıca, tarihsel olmayan bir antropoloji yapmıştır: İnsan doğası değişmez. Bundan dolayı zamanımızın siyasî durumuna hakim olmayı önceki çağları inceleyerek öğrenebiliriz (Bkz. Söyleşiler). Şu halde, büyük ölçüde amacın siyasetin özünü anlamak değil iktidarı elde etmeyi öğrenmek olduğu zamansız bir siyaset bilimine sahip olacağız. Yani, Machiavelli'nin metodu bizim terimlerimizle "tarihsel değildir". Fakat, O'nun zamanından bakıldığında, Machiavelli tarihsel düşünüyordu: Hümanistler gibi zamanını anlatmak üzere örneklere dayanan bir ta­rih, tekil hikayeler yazmıştır.

Aristo ahlak felsefesi ve siyaseti tek birim olarak görüyordu ki bu praksisti. Machiavelli ahlak felsefesi ile siyaseti birbirinden ayırdı. Siyasette amaç araçları meşru kılar. Araçlar ahlakî değerlendirmenin ötesinde yönlendirmeye açık ve ahlak dışıdır. Tecrübi olarak incelenebilirler. Nihai amaç huzur ve düzeni muhafaza etmektir. Aristo evrensel normlar ve anayasal bir hükümet şekli ön­görmüştü. Machiavelli hükümdarın iradesinin hukuk ve ahlakı tanımlamasına müsaade etti- fakat nihai amaç belirlidir: Siyasî istikrar. Siyasetin manipülasyon haline gelişiyle aynı zamanda diğerlerinin eylemleri üzerinde hükümdarlara otorite temin edebilecek bir sosyal bilim ihtiyacı ortaya çıktı. Machiavelli, hem tecrübi bir siyaset incelemesi hem de yönlendirmeye açık bir siyaseti savundu. Daha sonraları Machiavelli manipülasyon olarak siyaset ve pek çoğunun (Mussolini gibi) dizginlenemeyen iktidar gösterisini meşrulaştırma olarak yorumla­dığı siyasî ahlak dışılıktan ötürü kötü bir ün sahibi oldu.

Machiavelli siyasî iç görüyü geçmiş ve şimdideki belirli olaylarla başlayarak aramıştır. Bu belirli olayları inceleyerek, bir devleti yönetecek ya da iktidarı eline geçirmek isteyen kimselere yardımcı olacak pratik vukufiyeti kazanmış olduğunu düşünüyordu. Bu, "eğer sonuçta" tipi vukûfiyet olmalıdır: Eğer şöyle şöyle davranırsak sonuçta bu ya da şu meydana gelir. İnsan doğasının tarih boyunca değişmediğini varsayıyordu ya da daha farklı bir söylemle; tarih ve insanın, örnek olarak devletlerin yükselmesi, gelişmesi ve gerilemesi gibi dairesel değişimlere tabi olduğunu düşünüyordu. Böylece Machiavelli çeşitli yalıtılmış vakalardan yola çıkarak evrensel genelleştirmeler kurgulayabileceğimizi varsaydı. Eğer böylesi bir vukûfiyet hatasız olarak çıkmazsa ortaya bunun nedeni kaçınılmaz bir belirsizliğin, Fortuna, bizim olayları kontrol edebilme yetimizi sınırlamasıdır.

Bu yaklaşıma genel bir itiraz şöyledir: Eğer değişmez insani nitelikler sayılan şeyle başlarsak, radikal biçimde değişir olanı, toplumdaki yaratıcı unsuru kavramada büyük güçlükle karşılaşırız. Zamanının çeşitli olaylarını basit siyasî kavramlar ve dairesel bir tarih görüşüyle desteklenen egotizm gibi psikolojik kavramlar yoluyla açıklayan Machiavelli'nin daha derin sosyo-tarihi değişimleri kavramaya yeterli donanımı yoktu.

 

 
Free Web Hosting