ANASAYFA FELSEFE                 
 
 
Anasayfa »
Felsefe » » » »
 
Felsefe Tarihi
Antikçağ Felsefesi
 
 Felsefe Tarihi Okumaları
 
  Antikitede Sokrat Öncesi Felsefe
   Pythagorascılar
   


Bütün bunların yanı sıra ilk Yunan felsefesinde önemli bir düşünce okulu olan Pythagorascılardan da bahsetmek gerekir. Bunlar, Güney İtalya'daki Yu­nan kolonilerinde M.Ö. 540 civarından itibaren yaşaya gelmişlerdir. Bir açıdan Pythagorascıların, cevher (töz), doğadaki temel element ve değişim konuların­da benzeri sorular sorduklarını söyleyebiliriz. Ancak Pythagorascılar Miletlilerden, arabulucu filozoflardan ve Demokritos'tan farklı cevaplar verdiler. Pythagorascıların temel ilkesi maddi elementler değil, yapılar ve formlar ya da mate­matiksel ilişkilerdi. Pythagorascılar, doğanın gizeminin matematik sayesinde çözülebileceğine inandılar:

1- Uyum bilgisi, Matematik ve hiçbir şekilde maddi niteliğe sahip olmayan mü­zik arasında bir benzerlik olduğunu gösterdi.
2- Pythagor teoremi, matematiğin aynı zamanda maddi nesnelere de uygula­nabileceğini gösterdi.
3- Göksel cisimlerin varsayılan dairesel hareketleri, bu cisimlerin de aynı za­manda matematiğe tâbi olduklarını ima eder.

Dolayısıyla Pythagorascılar, matematiksel yapıların her şeyin temelinde yattığına (yani cevher olduğuna) inanmaktaydılar. Ayrıca başka kanıtlar da mevcuttur: Eşya yok olmaya mahkumdur; ancak matematiksel kavramlar kalı­cıdır. Dolayısıyla matematik, doğada değişmeyen tek şeydir. Matematiksel bil­gi kesindir, çünkü konusu asla değişmez. Daha da ötesi matematiksel teoremler, mantıksal olarak kanıtlanabildiklerinden dolayı da, matematiksel bilgi kesin bir bilgi çeşidi kabul edilir. Bu açıdan, Pythagorascılar, iki anlamda da rasyona­listtiler:
1- Matematiksel ispat kalıbına soktukları rasyonel kanıtlar öne sürdüler.
2- Gerçekliğin, bütün duyusal olguların temelinde yatan matematiksel formül­lerde bulunabileceğine, ve dolayısıyla da gerçekliğin bilgisine duyularımız­la değil, akıl (Latince: ratio) aracılığıyla ulaşabileceğimize inandılar.

Bu anlamda Pythagorascılar, evrenin sırrını çözdüklerine inanmış gözükürler. Bununla birlikte, her ne kadar Pythagorascılar rasyonalist olarak adlandırılmayı hak ediyorlarsa da, onlar matematiği akıl aracılığıyla, aklın da ötesinde olan mistikliğe işaret eden bir şey olarak algıladılar. Esasen onlar daha çok Neoplatonistler, (mesela Plotinus) gibi rasyonalist mistiklerdi. Bu yüzden Pythagorascılar'da, dinsel mistisizmi ve matematiksel temele dayanan rasyonalizmi bir arada buluruz.

                  c

                                b

            c² = a²+b² ( Pythagor teoremi )

Tıpkı Parmenides gibi Pythagorascılar da, dünyaya dair düalist bir bakış açısı geliştirdiler:

Matematik             kesin bilgi            gerçeklik (var olan)           kalıcı
------------ = ---------------------- = -------------------------- = -----------------
Duyum          kesin olmayan bilgi      gerçek olmayan                değişebilen

Pythagorascılar Platon'a ilham kaynağı olmuşlardır. Daha sonraları ise, Rönesans boyunca deneysel doğa bilimlerinin doğuşunda, Demokritos'un yanı sıra önemli bir rol oynamışlardır. Asıl nokta, gerçekliğin matematiksel bir dille al­gılanabileceği fikriydi. Gerçeklik, duyularımız aracılığıyla tecrübe ettiğimiz tür­lü türlü nitel şeyler değil; ölçülebilir, ayrıca sayılar ve matematiksel formüllerle ifade edilebilir olandır. Bu bakış açısı, insanoğlu tarafından tecrübe edildiği şekliyle dış dünyayı değil de, onun ölçülebilir matematiksel yönlerini vurgula­dığından, bir tür idealleştirme olarak görülebilir. Ancak klasik mekanik ve ast­ronomiyi kurarak, Rönesans'taki bilimsel ve teknolojik gelişime katkıda bulunan; tam olarak matematiksel kavramlara ve modellere dair bu 'idealize' edil­miş bakış açışıydı.

Siyasal açıdan Pythagorascılar, toplumun hiyerarşiye dayalı bir sınıflandı­rılmasını desteklemişlerdir. Burada genel bir noktaya temas edebiliriz. Elde edilmesi uzun yıllar süren bir eğitimi ve özel bir zeka ya da akıl kapasitesi gerektiren bilimlerde üstün bir derece elde eden filozoflar, çoğunlukla toplumun hiyerarşik olarak düzenlenmesi gerektiğini söylerler: Ehliyet sahibi olanlar ida­reyi ele alır ve yönetimin getirdiği şeref ve imtiyazlar elde eder. Pythagorascılar'da, çileci yaşam tarzını gerektiren bir tür ahlak anlayışı da karşımıza çıkar. Bu ahlak anlayışı, ruh ve beden arasındaki bir ayrımla ve tenasüh (ruh göçü) inancıyla ilişkilendirilir.

 
Free Web Hosting